Son yıllarda, uluslararası arenada en fazla merak edilen ve tartışılan konulardan biri olan ABD-İran ilişkileri, her geçen gün daha da karmaşık bir hale gelmektedir. Taraflar arasında gerilimlerin yükselmesine neden olan faktörler, yeni müzakere süreçlerinin başlatılmasına olanak tanımaktadır. 11 Mayıs 2023 tarihinde Maskat’ta gerçekleştirilecek olan 4’üncü tur görüşmeler, iki ülkenin gelecekteki ilişkilerinin şekillenmesinde kritik bir rol oynayacak. Bu makalede, söz konusu görüşmelerin önemine, geçmiş görüşmelere, ve tarafların beklentilerine odaklanacağız.
ABD ve İran arasındaki ilişkiler, 1979 yılında gerçekleşen İran İslam Devrimi’nden sonra ciddi bir biçimde gerildi. O tarihten bu yana iki ülke arasında sıcak bir çatışma yaşanmadı, ancak gerilim her zaman yüksek seviyelerde seyretmeye devam etti. Özellikle nükleer anlaşmalar kapsamında yaşanan gelişmeler, iki ülkenin birbirine karşı olan tutumlarını derinden etkiledi. 2015 yılında imzalanan Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA), İran'ın nükleer faaliyetlerini kısıtlamak amacıyla yapılmıştı. Ancak ABD’nin 2018 yılında anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi, bu ilişkilerin daha da karmaşık hale gelmesine yol açtı.
11 Mayıs'ta yapılacak olan Maskat görüşmeleri, iki taraf için önemli bir dönüm noktası teşkil edebilir. Özellikle İran'ın nükleer programını durdurma ve yaptırımların kaldırılması konusundaki müzakereler, bu görüşmelerin ana gündem maddelerinden birini oluşturmaktadır. Her iki taraf da, bu görüşmelerden olumlu sonuçlar almayı umuyor. ABD, İran’ın nükleer silah edinme niyetini engellemek istemekte, İran ise ekonomik yaptırımların kaldırılmasını talep etmektedir.
4’üncü tur görüşmelerin en büyük zorluğu, geçmişte yaşanan olumsuz deneyimlerden kaynaklanıyor. Her iki taraf da geçmişteki müzakerelerin sonuçsuz kalması nedeniyle temkinli yaklaşmaktadır. İran, ABD’nin müzakerelerde samimi olup olmadığını sorgularken, ABD ise İran'ın taahhütlerine sadık kalıp kalmayacağı konusunda endişeler taşımaktadır. Ancak uzmanlar, bu görüşmelerin her iki taraf için de bir şans olabileceğini ifade ediyor. Uzmanlara göre, tarafların yapıcı bir diyalog sürdürmesi durumunda, kalıcı bir çözüme ulaşmak mümkün olabilir.
Diğer bir sorun ise, bölgedeki diğer ülkelerin ve aktörlerin bu sürece etkisidir. Suudi Arabistan, İsrail gibi ülkeler, ABD-İran ilişkisindeki olası sıcak gelişmeleri yakından izlemekte ve kendi güvenlik stratejilerini buna göre şekillendirmektedir. Bu ülkelerin baskıları, müzakerelerin seyrini etkileyebilir. Dolayısıyla, Maskat’taki görüşmeler daha geniş bir jeopolitik bağlama oturmuş durumdadır.
Sonuç olarak, 11 Mayıs tarihinde Maskat’ta gerçekleştirilecek olan 4’üncü tur görüşmeler, sadece ABD ve İran için değil, tüm bölge için büyük bir öneme sahip. Tarafların geçmişteki hatalardan ders alıp almayacakları, bu toplantıların yapıcı olup olmayacağını belirleyecektir. İki ülke arasındaki ilişkilerin geleceği, bu yaklaşıma bağlı olarak şekillenecek. Dikkate değer gelişmeleri takip etmekte fayda var; zira bu müzakerelerin sonuçları, sadece iki ülke değil, tüm Ortadoğu için derin etkiler yaratabilir.