Türkiye'de yüksek öğrenim gören Rümeysa Öztürk'ün yaşadığı sağlık sorunları, uluslararası bir dayanışma eylemine dönüştü. ABD'de bir üniversitede öğretim üyesi olan Profesör John Smith, Öztürk'ün haklarını savunmak ve sağlık hizmetlerine erişimini sağlamak amacıyla açlık grevine başladı. Bu eylem, hem Türkiye'deki sağlık sistemi tartışmalarını yeniden alevlendirdi hem de uluslararası dayanışmanın önemli bir örneği olarak öne çıktı.
Rümeysa Öztürk, Türkiye'de üniversite öğrenimi gören genç bir öğrenci. Sağlık sorunları nedeniyle zor günler geçiren Öztürk, özellikle özel sağlık hizmetlerine erişim konusunda büyük sıkıntılar yaşıyor. Ailevi nedenlerle bu hizmetleri almakta güçlük çeken Rümeysa, yaşadığı sorunları sosyal medya üzerinden paylaşarak geniş bir kitleye ulaştı. Olumsuz sağlık koşullarının yanı sıra, student loans (öğrenci kredileri) ve yaşam masrafları gibi ekonomik sorunlar, onun için bir engel teşkil ediyor. İşte tam bu noktada devreye giren Profesör John Smith, Rümeysa'nın sesi olmayı hedefledi.
Prof. Smith, Rümeysa’nın sağlık hizmetlerine erişimini sağlamak için başlattığı açlık grevine, Amerika'nın New York kentinde, üniversitesinin önünde başladı. Eylem, hem Rümeysa’nın durumu hakkında farkındalık yaratmayı hem de uluslararası sağlık sistemleri arasındaki eşitsizlikleri gündeme getirmeyi amaçlıyor. Profesör Smith, açlık grevi sırasında yaptığı açıklamada, “Rümeysa gibi gençlerin sağlık hizmetlerine ulaşmakta yaşadığı zorluklar derin bir sorun. Ben de bu konuda sesimi yükseltmek için buradayım” ifadelerini kullandı. Bu sözler, hem medya hem de sosyal medya platformlarında yankı buldu. Birçok insan, Smith'in eylemini desteklemek amacıyla sosyal medya üzerinden #SupportRümeysa etiketiyle mesaj yayınlamaya başladı.
Rümeysa Öztürk'ün durumu, Türkiye'deki sağlık sisteminin altyapı eksikliklerini ve erişim sorunlarını gözler önüne seriyor. Türkiye'deki birçok üniversite öğrencisi, sağlık hizmetlerine ulaşma konusunda maddi sıkıntılarla karşı karşıya kalıyor. Bu tür durumlar, gençlerin eğitim hayatını ve gelecek planlarını olumsuz etkiliyor. Bu tür sorunlara uluslararası platformda dikkat çekilmesi, aynı zamanda kamuoyunda bu alandaki reform taleplerini de gündeme taşıyor.
Smith'in açlık grevi, sadece bir protesto değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmanın önemli bir sembolü haline geldi. Öğrencilerin sağlık hakkı, sadece bireysel bir mesele değil, aynı zamanda toplumun genel refahı ve geleceği açısından kritik öneme sahip. Smith’in eylemi, bu hakların her birey için geçerli olması gerektiğini vurgulayan bir manifesto niteliğinde. Nitekim birçok önemli figür ve sivil toplum kuruluşu, olaya destek vermek amacıyla açıklamalarda bulundu ve grevin yayılarak daha fazla insan tarafından desteklenmesi gerektiğini ifade etti.
Aslında, bu tür eylemler sağlık sisteminin yanı sıra sosyal adaletin sağlanması konusunda da bir uyanış yaratma potansiyeline sahip. Rümeysa'nın durumu üzerinden yapılan bu eylem, sadece bireysel bir hikaye değil; aynı zamanda toplumsal bir ihtiyacın, adalet arayışının ve eşitliğin sembolü haline gelmiş durumda. Bu aşamada, üniversitelerin ve devletin gençleri koruma ve destekleme sorumlulukları bir kez daha hatırlatılmış oluyor.
Smith'in eylemi, hem akademik camiada hem de toplumun genelinde yankı buluyor. Eylemin geniş yankı uyandırması, Rümeysa gibi bireylerin haklarını savunmanın önemini gözler önüne sererken, gençlerin yalnız olmadığını da vurguluyor. Smith ve destekçileri, Rümeysa'nın sağlık hizmetlerine ulaşılarak yaşadığı sorunların çözülmesi ve benzer durumlarla karşılaşan diğer bireylerin de desteklenmesi gerektiğini savunuyorlar.
Sonuç olarak, Rümeysa Öztürk için başlatılan açlık grevi, bir genç kızın sesini duyurmaktan öte, toplumsal bir uyanışın ve dayanışmanın aracısı oldu. Tüm bu gelişmeler, Rümeysa'nın hakları için verilen mücadelenin sadece bir başlangıç olduğunu ve bu tür konulara dikkat çekmenin gerektiğini gösteriyor. Smith'in cesur eylemi, benzer sorunlarla yüzleşen birçok insan için ilham kaynağı olmayı sürdürüyor.
Uluslararası düzeyde destek ve dayanışma ile birlikte, Rümeysa'nın hikayesinin adaletle sonlanması umuduyla, herkesin sağlığa ulaşımda eşit haklara sahip olması temennisiyle umutlarımızı sürdürüyoruz.