Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen bir nörogelişimsel bozukluktur. DEHB’nin belirtileri, bireyden bireye değişiklik gösterirken, genellikle dikkat sorunları, aşırı hareketlilik ve impulsif davranışlar ile kendini gösterir. Son zamanlarda, DEHB tanısını koymak için kullanılan 6 soruluk bir test, hem uzmanlar hem de halk arasında tartışmalara yol açtı. Bu testin ne kadar güvenilir olduğu, doğru tanı koyma sürecinde ne derece etkili olabileceği üzerinde durulması gereken önemli bir konu.
DEHB, genellikle çocukluk döneminde başlayıp, yetişkinliğe kadar devam edebilen bir bozukluktur. Bununla birlikte, belirtiler zamanla değişebilir ve bazı bireyler yetişkinliklerinde DEHB'yi ilk kez teşhis edilebilir. DEHB'nin belirtileri arasında dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik, dürtüsellik, düzen eksikliği ve zaman yönetimindeki zorluklar yer almaktadır. Bu belirtiler kişilerin günlük yaşamlarını olumsuz etkileyebilir; okul başarıları düşebilir, sosyal ilişkiler problemler yaşayabilir ve aile içindeki uyum bozulabilir.
DEHB'nin kesin nedeni bilinmemekle birlikte, genetik, çevresel ve biyolojik faktörlerin etkileşimde bulunmasının sonucu olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir. Tanı koymak için genellikle bir psikolog veya psikiyatrist tarafından yapılan kapsamlı bir değerlendirme gerekmektedir. Bu değerlendirme sürecinin içinde gözlem, anketler, görüşmeler ve bazen de tıbbi testler yer alır.
Yeni ortaya çıkan bu 6 soruluk test, DEHB'nin tanısını hızlı ve pratik bir şekilde koymayı amaçlamakta. Test, bireylerin kendilerini değerlendirebilecekleri basit sorulardan oluşuyor. Sorular, dikkat ile ilgili zorluklar ve hiperaktif/dürtüsel davranışlar hakkında ipuçları verir. Ancak uzmanlar, bu tür bir testin tek başına yeterli olmadığını ve kapsamlı bir değerlendirme ile desteklenmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Bu testin avantajı, zaman açısından tasarruf sağlaması ve kişilerin anlık durumlarını hızlıca değerlendirebilmeleri. Ancak, tüm bu hız ve pratiklik, derinlemesine bir değerlendirme ve tanı koyma ihtiyacını ortadan kaldırmamalıdır. DEHB, karmaşık bir bozukluk olduğu için, bireyin hayatını yönlendiren pek çok faktör dikkate alınmalıdır.
Ayrıca, testin güvenilirliğine dair birçok tartışma bulunmakta. Klinik çalışmalarla desteklenmeden yaygın olarak kullanılmaya başlanan bir testin, yanlış tanılarla ulaşacağı sonuçlar kişilerin yaşamını kötü etkileyebilir. Yanlış tanı, bireylerin gereksiz yere ilaç kullanmasına, gereksiz tedavilere yönlendirilmesine ya da gerçek sorunlarının göz ardı edilmesine yol açabilir. Bu yüzden, bu tür tartışmalı testlerin kullanılmadan önce çok iyi değerlendirilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, DEHB tanısını koymak için bazı kolaylıklar sunan bu 6 soruluk test, yararlı bir araç olabilir. Ancak, gerçek bir tanı süreci, uzman görüşü olmadan geçerli değildir. Aileler ve bireyler, DEHB belirtileri ile ilgili endişeleri olduğunda, mutlaka bir uzmana danışmalı ve klinik değerlendirmeyi göz önünde bulundurmalıdırlar. Bu süreç, doğru bir tanı konmasını sağlayarak bireyler için en uygun tedavi yönteminin belirlenmesine yardımcı olacaktır.