Denizli'de yaşanan dehşet verici bir olay, hem sağlık camiasını hem de yerel halkı derinden sarstı. Şizofren hastalığıyla mücadele eden bir doktor, kendi yatalak annesini döverek komaya soktu. Olayın ortaya çıkmasıyla birlikte, sağlık sisteminin içindeki bu tür vakaların göz ardı edilmemesi gerektiği bir kez daha anlaşıldı. Devletin düzenli kontroller yapması ve aile içi şiddeti önlemek için daha etkin yöntemler geliştirmesi gerektiği yönündeki çağrılar da artıyor.
Olay, Denizli'nin X ilçesinde meydana geldi. Şizofreni hastası olduğu bilinen 34 yaşındaki doktor, yatalak annesiyle aynı evde yaşıyordu. İddialara göre, doktorun ruh hali son günlerde giderek kötüleşmişti. Ailesinin uzun zamandır ruhsal sorunları bulunduğunu bildiği belirtilen bazı komşuları, son dönemde gittikçe artan bir tehdit algısı hissettiklerini ifade ettiler. Son olayın ardından doktordan gelen yardım çığlıkları, komşularını harekete geçirdi. Hemen olay yerine ulaşan komşular, durumu anlamak için eve girdiğinde, yatalak annenin ağır yaralı halde yerde yattığını gördü.
Hızla hastaneye kaldırılan anne, yapılan müdahalelere rağmen hala kritik durumdaysa da, o an doktorun tutuklanmasının önünü açtı. Türk Ceza Kanunu'na göre, vücut bütünlüğüne saldırmak ve ağır yaralama suçlarına takılan ceza oldukça ağırdı. Olayın ardından gözaltına alınan doktor, polise verdiği ifadede durumu daha da çarpıtarak, "Anne bana saldırıyordu, ben sadece kendimi savundum" dedi. Ancak yapılan incelemelerin ardından, doktorun alter egosunun ortaya çıkmasıyla öncelikle şizofreni teşhisinin yanı sıra ciddi bir yatarak tedaviye ihtiyacı olduğu anlaşıldı.
Bu nahoş olay, kamuoyunda hızla yayılarak sağlık sisteminin ruh sağlığına dair eksikliklerine dair tartışmalara yol açtı. Her yıl, binlerce insan ruhsal bozukluklarla mücadele etmekte, fakat bu gibi durumlar genellikle göz ardı edilmektedir. Uzmanlar, sağlıkta ve ruh sağlığında daha iyi bir yaklaşım geliştirilmesi gerektiğini ifade ediyor. Böyle bir olayı önlemek için, aile içindeki iletişimin güçlendirilmesi, ruhsal destek mekanizmalarının hayat bulması ve bireylerin düzenli aralıklarla ruh sağlığı kontrollerinin yapılması gerektiği vurgulanıyor.
Yerel halk, bu olayın ardından, uzun süredir göz ardı edilen sağlık ve sosyal hizmetler konusunu yeniden gündeme getirdi. Birçok kişi, aile içi şiddetin her türlüsüne karşı durulması yönündeki kampanyalara katılmak ve bilinçlendirme seminerlerine destek vermek için harekete geçti. Özellikle ruh sağlığı uzmanları, bu olayın bir uyarı niteliği taşıdığını ve daha fazla bireyin ruhsal destek alması için teşvik edilmesi gerektiğini dile getiriyor. Yaşanan bu olayı kesinlikle unutmamak ve toplum olarak benzer olayların yaşanmaması için herkesin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerektiği üzerinde duruluyor.
Olayla ilgili soruşturma devam ederken, tanıkların ifadeleri ve uzman raporları doğrultusunda, doktorun ruhsal durumu hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek amacıyla hastane ve adli raporların kapsamlı bir şekilde inceleneceği bildirildi. Sanığın resmi olarak ruh sağlığı tedavisine yönlendirilmesi ve uygun tedavi sürecine alınması bekleniyor. Benzer olayların tekrarlanmaması için, Denizli ilinde sağlık kurumlarını bilinçlendirme ve ruh sağlığı eğitimleri başlatılması hedefleniyor.
Tüm bu yaşananlar, bireylerin ruhsal durumları ve aile içindeki ilişkilerin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesinin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. İçinde bulunulan sosyal dokunun öneminin farkına varılması ve sağlık hizmetlerinin her birey için erişilebilir kılması gerektiği gerçeği, son günlerde hızla yükselmekte olan bir çağrı haline geldi. Son olarak olayın daha fazla incelenmesi ve alınabilecek önlemler üzerinde düşünülmesi, hem toplum hem de sağlık sektörü için büyük bir ihtiyaç doğurdu.